Alış-veriş yapayım diye pek gezinmem, gezerken görüp hoşuma giden şeyleri almayı tercih ederim. Tesadüfen önünden geçtiğim bir mağazada gördüğüm ve beğendiğim şeyi alabilirim. Peki ya markası? Markası önemli mi? Birçoğumuz için tabi ki önemli. Benim içinde… Genellikle spor ve rahat bir giyim tarzım var. Eşofmanla dolaşmıyorum, ama takım elbise de giymiyorum. Takıntılı olduğum bir iki outdoor markası var. Bu markaların ürettiği pantolon, gömlek, mont, ayakkabı gibi ürünleri pek düşünmeden tercih edebilirim. Fiyatları çoğu markaya göre biraz daha pahalı olsa da kaliteleri ve sağlamlıkları ile bir adım önde oldukları kesin. Yani sadece “marka” oldukları ya da “statü” belirledikleri için tercih etmiyorum.



Marka Bağımlılığı Nedir?
Bireylerin tüketim davranışı ve bu esnadaki seçimleri olarak “takıntılı biçimde marka kullanımı” günümüz insanının kendine ve hayatına değer kazandırma çabası olarak tanımlanabilir. Bireyler aldıkları ürünün kendi yaşam statülerini etkilediğini düşünerek marka ürünleri tercih edebilirler. Zamanla marka ürünleri satın alma yönelimi bir bağımlılık haline dönüşebilir. Kişilerin marka ürünleri tercih etmelerinde etken rol oynayan birçok neden olabilir. Belirli başlıklarda ele alacak olursak aile, çevre ve medya tüketim sürecinde oldukça etkilidir.

Ailelerin tutumları marka bağımlılığına yol açabilir
İnsan yaşamında, doğumdan önce başlayan ve hayatın sonuna kadar etkisini sürdüren bir kurum olarak aile, fizyolojik olduğu kadar ekonomik, kültürel ve toplumsal yönleriyle de kişinin ruhsal gelişimini, davranışlarını biçimlendirip yönlendirir.
Ailelerin demokratik veya otoriter tutumları, kişilerin küçük yaşta marka ürünleri tercih etmelerine ortam yaratır. Çocuklarını güven ortamında yetiştiren aileler onların fikirlerini, deneyimlerini önemserken, otoriter aileler çocuklarına kendilerini ifade etme özgürlüğü tanımazlar. Bu şekilde çatışmalar içinde büyüyen çocuklar, kültürel ve sosyal eksikliklerini gidermek adına belli marka ürünleri tercih edebilirler ve bu şekilde toplum üzerinde baskın olmaya çalışırlar. Çocuklar ergenlik döneminden itibaren kendilerini topluma ve çevreye, kabul ettirmeye çalışırlar. Bu dönemde kullandıkları pahalı marka kıyafet, telefon, bilgisayar vb. ürünler onların çevrede daha etkin oldukları fikrine yol açar ve marka bağımlığına sebep olabilir.

Kişiler kendi isteklerini göz ardı ederek çevreden edindikleri bilgi çerçevesinde kararlarını verebilirler. Markaların satış kotalarını artırmak adına yaptıkları reklamlar, kişileri yönlendirir. Markaların, ürünlerinin gerçekçi özelliklerini sunmak yerine, sanki bireye yepyeni bir yaşam biçimi sunuyormuş gibi tanıtmaları bireyi bu markayı alma zorunluluğuna sokabilir. Diğer faktör olan çevre de insanların tercihleri konusunda oldukça etkendir. Çevresindeki iş arkadaşlarının, yakın dostlarının kullandığı birçok marka da psikolojik olarak kişi üzerinde bir baskı oluşturur. Buradaki amaç hem o çevrede etken olabilmek ve gelişen dünyaya ayak uydurmaya çalışmaktır.
Peki sonuç!
Nöroloji uzmanı Dr. Mehmet Yavuz “marka bağımlığı” konusunda gerçekten farkındalık yaratacak başlıkları öne çıkarıyor.
Bu noktada da ailelere önemli görevler düşüyor. Aile daha çocukluk çağından başlayarak karşısındaki bireye değer verip saygı göstermelidir. Çocukların kendine olan güvenlerinin sağlıklı bir şekilde oluşması için çabalamalıdır. Bu şekilde yetişen bir çocuk, kendini değerli hissetmek için pahalı markalara ihtiyaç duymayacaktır. Toplumda yer edinebilmek adına marka ürünleri tercih eden bireyler yetiştirmek yerine seçme özgürlüğünü kullanan bireyler yetiştirilmelidir.